12 Şubat 2015 Perşembe

Kıymetli Olmak İçin Farklılaşmak Gerekir


Bugün, tüm ticari mal ve hizmetlerde seçenek bolluğunu yaşıyoruz. Tercihlerimizi yönlendirecek dostane hikâyelere eskisinden çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Güven duymaya ihtiyacımız var ve firmalara, hiç de sanıldığı kadar güvenmiyoruz. İnsan dokunuşu taşıyan ürünlere ihtiyacımız var zira yapaylıktan fena halde bunaldık. Önemsenmenin peşindeyiz. “-miş gibi” yapanları tahlil edebilme kapasitemiz, tüketimin hiçbir çağında bu kadar yüksek olmamıştı. Bu nedenle, firmalardan dostane tavırlar bekliyoruz.
Satın alma kararlarımızı verirken, aynılaşmaktan kırılan ürün vaatleri arasında, bizi ikna edecek nedenleri, mercekle bulmaya çalışıyoruz. Harcamalarımızda, “helal olsun, verdiğim her kuruşu sonuna kadar hak ediyor” dedirtecek ve içimizi ferahlatacak mal ve hizmetlerin peşindeyiz. Bütünlüğü hoş tasarlanmış bileşimlerin peşindeyiz. İster bir yönüyle azaltılıp başka bir yönüyle artırılmış olsun, ister sunulan şey, dikkat çekecek düzeyde artırılmış olsun, isterse de deseni olan yeni bir bütünlük oluşturulmuş olsun; bizim henüz oluşturmadığımız bir beklentinin beklenmedik bir şekilde karşılanmasının peşindeyiz.
Yıllardır firmalar, rekabet sürüleşmesi içerisinde birbirlerine karşı özellik artırma yarışı verdiler oysa müşteri talebi bu değildi. Müşteri geçmişte, ürünün onun zihninde oluşturduğu değere odaklıydı ve bugün de öyle… Müşterinin bakış açısıyla değerli olanın, beklenmedik şekilde ortaya çıkan anlamlı farklılıklardan meydana geldiği unutulmamalı.
Çok karmaşık değil; özgün olanın peşindeyiz. Özgünlük bir yönüyle farklı olmak bir yönüyle de fark edilmeyi mümkün kılmaktır. “Özgün” olarak kabul ettiklerimiz, beklemediklerimizdir. Beklediklerimizi, “sıradan” olarak niteleme eğilimimiz vardır çünkü. Beklentilerimizin ötesinde veya berisinde olanın peşindeyiz. Bütün olan bitenin özü aslında şu önermemde vücut bulabilir: Beklenmedik olan ve belli bir mantık bütünlüğü içerisinde anlamlı bir değer taşıyanın peşindeyiz.
Bugün, tüm ticari mal ve hizmetlerde seçenek bolluğunu yaşıyoruz. Tercihlerimizi yönlendirecek dostane hikâyelere eskisinden çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Güven duymaya ihtiyacımız var ve firmalara, hiç de sanıldığı kadar güvenmiyoruz. İnsan dokunuşu taşıyan ürünlere ihtiyacımız var zira yapaylıktan fena halde bunaldık. Önemsenmenin peşindeyiz. “-miş gibi” yapanları tahlil edebilme kapasitemiz, tüketimin hiçbir çağında bu kadar yüksek olmamıştı. Bu nedenle, firmalardan dostane tavırlar bekliyoruz.
Satın alma kararlarımızı verirken, aynılaşmaktan kırılan ürün vaatleri arasında, bizi ikna edecek nedenleri, mercekle bulmaya çalışıyoruz. Harcamalarımızda, “helal olsun, verdiğim her kuruşu sonuna kadar hak ediyor” dedirtecek ve içimizi ferahlatacak mal ve hizmetlerin peşindeyiz. 



Bütünlüğü hoş tasarlanmış bileşimlerin peşindeyiz. İster bir yönüyle azaltılıp başka bir yönüyle artırılmış olsun, ister sunulan şey, dikkat çekecek düzeyde artırılmış olsun, isterse de deseni olan yeni bir bütünlük oluşturulmuş olsun; bizim henüz oluşturmadığımız bir beklentinin beklenmedik bir şekilde karşılanmasının peşindeyiz.
Yıllardır firmalar, rekabet sürüleşmesi içerisinde birbirlerine karşı özellik artırma yarışı verdiler oysa müşteri talebi bu değildi. Müşteri geçmişte, ürünün onun zihninde oluşturduğu değere odaklıydı ve bugün de öyle… Müşterinin bakış açısıyla değerli olanın, beklenmedik şekilde ortaya çıkan anlamlı farklılıklardan meydana geldiği unutulmamalı.
Çok karmaşık değil; özgün olanın peşindeyiz. Özgünlük bir yönüyle farklı olmak bir yönüyle de fark edilmeyi mümkün kılmaktır. “Özgün” olarak kabul ettiklerimiz, beklemediklerimizdir. Beklediklerimizi, “sıradan” olarak niteleme eğilimimiz vardır çünkü. Beklentilerimizin ötesinde veya berisinde olanın peşindeyiz. Bütün olan bitenin özü aslında şu önermemde vücut bulabilir: Beklenmedik olan ve belli bir mantık bütünlüğü içerisinde anlamlı bir değer taşıyanın peşindeyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder